Ticari Davalarda Arabuluculuk Süreci Nasıl Uygulanır? Özel hukuk konularında yaşanan ihtilafların çözümüne alternatif bir yöntem getirmesiyle bu bağlamda uyuşmazlık yaşayan taraflarca tercih edilen bir uygulama olan arabuluculuk faaliyetleri, ülkemizde 2013 yılından itibaren ihtiyari olarak uygulanmaktadır.
Öte yandan ilgili kanun ve yönetmeliklerde yapılan değişiklikler ile düzenlemelerin akabinde arabuluculuk faaliyetlerinin bazı hukuki uyuşmazlıkların çözümünde zorunlu hale getirilmesi durumu ortaya çıkmıştır.
Nitekim uzun yıllar boyunca “isteğe bağlı” bir şekilde arabulucu uzmanlarının hakemliğinde gerçekleştirilen bu uygulamalar, gündeme gelen değişikliklerden sonra, önce işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde daha sonra ise ticari davalarda zorunlu hale getirilmiştir.
Kanun değişiklikleri ile uygulanması zorunlu haline getirilen ticari davalarda arabuluculuk faaliyetleri, söz konusu yönetmeliğin 01 Ocak 2019 tarihinde resmen yürürlüğe girmesinin ardından yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Her ne kadar uzun yıllardan beri aktif olarak kullanılan bir sistem olsa da arabuluculuk faaliyetlerinin günümüzde toplum nezdinde yeterli fikir sahibi olunmayan bir konu olması da dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu sebeple özellikle başlangıç aşamasında hukuki uyuşmazlık yaşayan tarafların sürece adapte olmalarında birtakım problemler yaşansa da ilerleyen süreçte anlaşmalar kolaylıkla sağlanabilmektedir.
Ticari davalarda uygulanan arabuluculuk faaliyetlerinde öncelikle söz konusu uygulamaların hangi alanlarda ne şekilde gerçekleştirildiğine bakılması gerekmektedir. Her ne kadar “ticari davalar” kapsamı geniş olan bir tanımlama olsa da bu yazımızda söz konusu davalar arasında öne çıkan “şirket davaları” ve “bankacılık işlemlerinden kaynaklanan ticari davalar” bağlamında arabuluculuk faaliyetlerinin sürecine değineceğiz.
Ülkemizde herhangi bir sektörde faaliyet gösteren tüm firmalar, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi tutulmaktadır. Dolayısıyla şirketlerin faaliyet alanlarındaki bütün işlemlerinin ilgili kanunlara göre uygun olması önem teşkil etmektedir.
Ancak her ne kadar şirketlerin bu yönde dikkat etmesi gereken uygulamalar olsa da kimi zaman şirketlerin kanuna aykırı usulsüzlükler veya ticaret yaptıkları diğer tüzel veya gerçek kişiler ile aralarında hukuki ihtilaflar meydana gelebilmektedir.
Bu durumda uyuşmazlığın ortadan kaldırılması için dava yoluna başvurulmaktadır. Fakat ilgili kanunda yapılan son değişikliğin ardından ticari davalarda dava sürecinden önce muhakkak arabuluculuk yöntemi ile çözüme gidilmesi gerekmektedir. Arabuluculuk faaliyetleri gerçekleşmeden doğrudan ticari dava açmak mümkün olmamaktadır.
İçinde bulunduğumuz dönemde gündeme gelen ticari uyuşmazlıkların büyük bir çoğunluğu da bankacılık sektörü ve bu alandaki ticari faaliyetlerde meydana gelmektedir. Bu bağlamda bankaların tüketicisi konumunda olan müşteriler, Tüketici Kanunu’na tabidir.
Dolayısıyla icra takibi ve alacak, borç ilişkisi konularında bankalar ile müşterileri arasında gündem olan ticari davalarda da mahkeme aşamasından önce mutlaka arabuluculuk faaliyetlerinin görülmesi gerekmektedir.
Ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
ARABULUCUYA İLK SORUYU SİZ SORMAK İSTER MİSİNİZ?